Safranbolu Ziyareti Komik Oldu

Safranbolu Ziyareti benim için oldukça komik oldu. Doğma büyüme İstanbulluyum. Bunun yanında İstanbul gibi bir yerde belediye otobüs şoförü olmak ayrıcalıktı. Elbette o zamanlar bu kadar insan kalabalığı yoktu. Ayrıca insanlar bir birine selam verir, hal hatır sorardı. Böyle tanıştığım Safranbolulu fırıncıyla zamanla ahbap oldum. İstanbul’a her gelişinde görüşür, halleşiriz. Belki rengimden, belki de muhabbetimden yakınlık gösterirdi, orasını bilemem. Ama aramızda bir kardeşlik bağı vardı.

Safranbolu Ziyareti
Safranbolu Ziyareti

Safranbolu Ziyareti Sakindi Ta ki…

Safranbolulu arkadaşım gene İstanbul’a gelmişti. Görüştük, konuştuk. Laf döndü dolaştı, benim de Safranbolu’ya ziyaret için gelmeme dayandı. Safranbolu ziyareti yapmam durumunda memnun kalacağını söyledi. Arkadaşım o kadar samimi ve ısrarcıydı ki onu geri çevirmem çok kırıcı olacaktı. Sonunda ısrarlı davetini kabul ettim. Önümüz ilk bahardı, yıllık izine çıkınca ilk onun yanına ziyarete gidecektim. Zaman; şimdi olduğu gibi eskiden de hızlı geçiyordu. Yani zamanın bereketi eski/yeni aynıydı ama şimdilerde insanlarda bereket kalmadı.

Yıllık izin zamanı geldi. Hazırlıklara başladım, çok sık seyahat ettiğim için yolda ne lazım gelir iyi bilirim. Arkadaşın tarifine göre, ziyarete gideceğim yer pek de karışık değildir. Eskiden; otogarın bulunduğu Topkapı’dan otobüse binecektim. Sonrasında Safranbolu girişinde de inecektim. Gideceğim köy yaklaşık dört kilometre kadar uzaktaydı.

Erken Varan Otobüs Beni Şaşırttı

Rahat ve bir o kadar da keyifli yolculuk yaptım. Ne hikmetse havanın güzel ve trafik yoğunluğunun az olması zaman hesabımızı şaşırttı. Sabah sekiz gibi varmamız gereken Safranbolu’ya sabahın altısında vardık. Fırıncı arkadaş yolu her ne kadar tarif etse de geleceğim saatte gelip beni karşılayacaktı. Oysa şimdi hava yeni yeni aydınlanıyordu. Dedikleri gibi alaca karanlık vardı. Tam da benim rengime uygun.

Safranbolu'ya giderseniz sakın gece yürümeyin, insanlar korkabiliyor.
Safranbolu Yol Hikayesi

İki saat arkadaşı beklemek yerine tarif üzere yola revan oldum. Epey yürüdüm, dar ve bozukta olsa asfalt yolun ortasından yürüyordum. Birazdan otomobilli biri yavaş yavaş gelmeye başladı. Aracın hem sesini duyuyor, hem de farların ışığı arkamdan gelse görüyordum. Otomobilin bana iyice yanaştığını anlayınca yolun kenarına çekilmeden, araca doğru dönerek elimi kaldırdım. Şoför bana iyice yanaştı ve tam önümde durdu. Biraz gergin şekilde kapıyı açarak arabadan indi. Elini kaldırmış sinirli tavrıyla bir şey söyleyecekti.

Alaca karanlık biraz daha kalktığı için, etraf daha da seçilir hale geliyordu. Eli havada bana baka kaldı. Sanki o anda dona kalmıştı. Ağzından tek kelime çıkmadan, korkmuş şekilde aracına bindi. Aracıyla yalpalayarak geri geri yaklaşık iki kilometre gitti ve gözden kayboldu. Şaşırmıştım ama gülmekten de kendimi alamadım. Sabahın köründe, siyahi bir insanı yolun ortasında el kaldırırken görmek, elbette buna normal diyemeyiz. Oysa köye gidiyordum ve gittiğim yolun doğru olup olmadığını soracaktım. Demek ki doğru yolu herkese soramayız. Tekrar yoluma koyuldum.

Köye vardım Görenler Şaşırdı

Arkadaşın tarif ettiği üzere caminin yanındaki yeşil kapılı eve kadar gelebildim. Kapıyı çalmama gerek kalmadı, arkadaşımda camiden çıkmış evine geliyordu. Beni gören fırıncı hem şaşırdı, hem de sevindi. Hoş beşten sonra buraya gelirken yaşadığım hadiseyi anlattım. Hep beraber tebessüm ettik. Meğer korkup kaçan adam köyde meşhurmuş. Erkenden kasabanın pazarına gider alış verişini yaparmış. Zira alacağı şeylere kimsenin el sürmesini istemezmiş. Ayrıca arabasına da şimdiye kadar hiç kimseyi bindirmemiş. Yani korkup kaçması ona küçük de olsa bir ders olmuş. Öğleye doğru caminin çay bahçesine gittik. Orada korkup kaçan şoförde vardı. Arkadaşım;

-Ne o! Sabah arkadaşım seni korkutmuş!

-Yok! Bu o değil, bu bizim gibi olmuş, sabah gördüğüm çok karaydı!

Söz vardır; dervişin fikri neyse, zikri de odur. Bazen insanlar aynı şeyi farklı şekilde de görebiliyor.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir