Gençlere Nasihat Ağacı Verelim
Nasihat ettiğimizde gençler bizi dinlemez. Bununla beraber geçmişte yaşadığımız kötü tecrübeleri de bazen gençlere anlatırız. Onlara sıkıcı gelir. Zira gençlere göre önlerinde yaşayacakları uzun bir hayatları vardır. Yüreklerinden gelen enerjiyle; oturdukları yerden dağları yerinden oynatacaklarını zanneder.
Karate filminden çıkan gençlerin vücudu yay gibi gergindir. Biri laf atsa veya yan baksa ona gününü gösterecektir. Ancak yaşı ilerlediğinde; olaylara karşı duygu ve gösterdikleri tepkiler yavaş yavaş değişir. Bir zamanlar gücü ve aklı yere göğe sığmaz nasihat dinlemezken, sonradan sığınacağı liman, nasihat alacakları büyük ararlar.
Zor, hem de çok zor. Eğer ağzınızda altın kaşıkla doğmadıysanız. Veya hüzünlü bir bakışla varını, yoğunu önünüze serecek varlıklı ebeveyniniz yoksa işiniz zordur. Bu nedenle hayat çarkı döndükçe birçok kimse o çarkın dişlilerinde ezilir. Ne yazık ki çok azı ezilmeden, taneli kalabilir. Ama dağılıp; tozlaşanı çoğunluktadır.
Başarılı Olmak İçin Nasıl Bir Hayatı Seçmeliyiz
Peki, ne yapmalıyız ki ileride pişman olmayalım. Ne yazık ki bunun sihirli formülü veya altın anahtarı yok. Belki istikrarlı hayat tarzını seçmeliyiz belki de nasihat verildiğinde dinlemeliyiz. Ayrıca yaşam tarzımızı duygusala bağlamadan; odun gibi değil ama mum gibi doğru yaşamalıyız. Zaman içinde aşmakta zorlanacağımız bazı engeller çıkacaktır. Sonuçta dünya hayatı; bizim için imtihan yeridir. İmtihana giren kimse de elbette; yorulup, terleyecektir.
İhmal edilmemesi gereken bir gerçek var. Nedir o? Maalesef bununda cevabı tek ve net değildir. Hayatımızı doğaçlama yaşarız. Ancak aklımızı da kullanırız. Zira akıl deneyimlenen doğruya ve yanlışa karar veren bir varlıktır. Nasıl ki inanç daha doğrusu Din, iman sorgulanamaz, ancak aklımızla karar verdiğimiz davranışımızın sonuçlarını sorgulayabiliriz.
Bir kimsenin hayatın zorluğuna hazır olması veya en bu zorlukları azından küçük sıyrıklarla atlatabilmesi için öncelikle elinden geldiğince eğitimini tamamlamalıdır. Eğitim derken illaki örgün mektebe gidip, kâtipliği kastetmiyoruz. Velev ki imkânınız oldu, yüksekokul da okuyabilirsiniz. İmkân nispetinde eğitiminize devam edip yüksek lisans da yapabilirsiniz. Zaten o aşamaya gelebilen kimse hayatını az/çok düzene koyabilecek istikrarı sağlamıştır. Çünkü prensip sahibi kimseler birçok konuda istikrarı elden bırakmaz. Bu istikrar da o kişiye değer katar, iyi insan olmada sınıf atlamasını sağlar.
Bir kimsenin marangoz, elektrikçi veya profesör olması onun için eğitiminin bittiği anlamına gelmiyor. Makamın veya maddi durumun ne olursa olsun nasihat ilacına ihtiyaç duyarız. İçtimai konuların yanında ilmi eserler okuyup; düşünme yetimizi ve yaşantımızı daha da değerli kılabiliriz. Bir beyin cerrahının “Bu yaşıma kadar elime klavye değmedi” demesi onun eğitimde ne kadar geri kaldığını gösterir. Buna karşılık marangoz çırağının mantık kitabını okuyup öğrenmesi ona değer katan ilerici bir davranış oluyor.
Hayatımıza dair ileriye dönük plan yaparken mizaç ve isteklerimizi de ön plana çıkarabilmeliyiz. Elbette ön plana çıkardık diye illaki yapacağımız anlamına gelmiyor. Sözümüzün başında söyledik, odun gibi değil, mum gibi doğru olacağız. Bu da ancak yaşadığımız ortam ve hayatımızın gidiş yönüne göre zamanla şekilleneceği anlamına geliyor.
Hayat Yolculuğuna Tek Başımıza Çakamayız
Hayat yolculuğuna yelken açtığımızda nasihat edilse de bazı seçimler yaparız ve seçimimizin sonucuna katlanırız. Keşki sadece biz katlanabilseydik. Elinden tuttuğumuz veya elimizden tutanları da peşimizden sürükleriz. Bu nedenle hayat bizim olsa da egoist şekilde sadece kendimizi düşünemeyiz. Eğer elimizden, kolumuzdan tutanlar varsa ki; mutlaka vardır. Onların hakkını da gözeterek yolumuzdaki engelleri kaldırmalıyız. Bize en büyük yol gösterici ise öncelikle ebeveynimizdir. Sonrasında ise yakınlarımızdan başlayıp genişleyerek büyüyen bir halka olacaktır.
Yükseköğrenimini tamamlayan bir kimse tercihine göre muhasebe mesleğini seçebilir. Bu isteğini gerçekleştirmek için bazı aşamaları tamamlaması gerekir. Mali müşavirlik stajı bittiğinde sınavlara girerek başarı göstererek belgesini alabilir. Bu sayede duvara asabileceği yetki belgesi vardır. Zira uzun süren bir eğitim/öğretim sonucunda bu amacına kavuşabiliyor. Bu süre zarfında birçok zevk ve eğlenceden uzak durarak ders çalışıyor. Hedefe ulaşmak için sabır ve çalışma zorunludur.
Zorluğa göğüs gerip maddi dayanma gücümüz varsa, büro açarak çalışmaya başlarız. Eğer buna imkânımız yoksa işverene bağlı çalışan olarak hayatımıza devam ederiz. Olması gereken de budur. Ancak dağın zirvesine çıktığımızda, orada gördüğümüz can canlı balona binmek de isteyebiliriz. Zira tepeden etrafı görmek bize cazip gelebilir. Bu durumda ne olur? Zorlukla tırmanarak çıktığımız dağdan, yürüyerek inmeyiz. Bunun yerine balonu tercih ederek hedefimize varmadan; hedefimizi teğet geçeriz.
Elbette dağdan yürüyerek inip, sana sunulan yetki belgesini alman gerekir. Bunu yapmadığında duvara asacağın belgen de olmayacaktır. Peki, alamazsan ne olur. Çok şey olur. Aklına gelmeyen birçok şey başına gelir. Hem de öyle bir gelir ki feleğini şaşırırsın. Nasrettin hoca gibi etrafında eşekten düşen birini ararsın. Çünkü halini ancak o anlayabilir.
Hedefe Odaklanıp Son Kutucuğu İşaretliyelim
Eğitimini tamamlayıp diploma/belge de son noktayı koyma aşamasına geldin. Ancak sebat etmeden yani sona gelmişken eğitiminden vaz geçebilirsin. Eğitimin boyunca bütün birikimlerini elinin tersiyle kenara itiyorsun. Çok cazip olmasa da yurt dışına çalışmaya gidiyorsun. Oysaki koca bir keçiboynuzunu kemirirsiniz ancak bir gram bal yiyebilirsiniz. Bir gram bal için bir çeki odunu çiğnediniz. Nihayetinde keçiboynuzundan çıkacak bir gram balı yiyecek aşamaya geldiniz. Ancak çok yorulduğunuzu beyan ederek yemekten vaz geçiyorsunuz.
Kadın/erkek birçok kimsenin çok sık yaptığı ve yapmaya devam ettiği hataların başında duygularıyla hareket etmek gelir. Kendince monoton hayatına hareket getirir. Harekette bereket vardır ama bu yaptığı hareket değil, kolaycılıktır. Zira eyleminin sonunda daha bir güzelliğin olması gerekir. Maalesef bu zamansız/yersiz yaptığımız hareket; hüzün/ıstırap getiriyor. Hayat yolunda küçük adımlarla istikrarlı şekilde ilerleyemeyen kimseler, istikrarsız şekilde sıkıntı çeker. Hem de doğruyu/yanlışı görüp sindire sindire sineye çekmek, her gün ölmek gibidir.
Yediğin hurmalar, bir gün gelip seni tırmalamaya başlıyor. Çok seyahat ettin, çok kitap okudun, çok şey öğrendin. Artık hayatı sorgulayıp doğruyu/yanlışı anlayabiliyorsun. Şu doğru bu yanlış diyebilmen için yetkin olman gerektiğini oldukça geç anlıyorsun. Bu yüzden daha yolun başındayken istişare yapmayı alışkanlık edinmemiz gerekir. Zira dereden geçerken atı beğenmemek veya uzaya çıkarken mekiği beğenmemek olmaz. Doğru bilip girdiğimiz eğitim/iş yolunda sabır ve sebat ile sonuca gitmeliyiz. Zira ileri de ne gibi sürprizlerin bizi beklediğinden habersiz yaşıyoruz.